Şiir

22 Haziran 2012 Cuma

Ölümsüz Aşk

Genç kız yine acılar içinde odasında yatıyordu. Henuz hayatının baharında ölümle yüz yüzeydi. Babası onu kurtarmak için gazetelere ilan vermiş, para teklif etmişti. Ama onun kalbinin teklemesi değil, kalbinin içindeki sızı ilgilendiriyordu. Sevdiği aklına geldi bir damla yaş daha döküldü gözlerinden. Ayrıldıklarından beri tam beş çile dolu yıl geçmişti. Aslında sevgilerinin arasına o kahrolası para girmişti. Hatırlıyorduda sevdiği ona birkeresinde:
- Ben zengin değilim belki ama seni seven bir kalbim var. Sana sadece onu verebilirim, demişti.

Zaten sevgiye muhtaç birisi başka ne isteyebilirdiki. Kendisini sevmesi yeterdi.O en çok Saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdiği öpmüş koklamıştı saçlarını. Her dökülen saç yüreğine bir hançer olup saplanıyordu. Şimdi tek isteği sevdiğinin son anlarında yanında olmasıydı. Ne olurdu onu birkez daha görebilse, onu birkez daha koklayabilse.Bu düşünceler arasında uykuya daldı.

Babası heyecanlı bir şekilde kızının odasına girdi. ” Müjde kızım,kalp bulundu ” dediğinde kızının bir peri güzellliğinde, sevdiğinin özleminden ıslanmış yüzüne baktı ve çıktı odadan…

Genç kız, bir hafta sonra kendine geldiğinde sanki başka bir dünyadaydı. İçinde acaip bir his vardı. Sanki bu dünya ona çok farklı gelmişti. Aklına yine sevdiği geldi. Kalbi eskisinden daha hızlı atmaya başladı. Kalbi değişmişti ama sevdiğini eskisinden daha çok sever olmuştu.

Bir gece ansızın uyandı uykusundan kalbi çok hızlı atıyordu. Bu durum sürekli böyle devam etti.Doktora gitti, durumunu anlattı. doktor:
- Bir aya kalmaz geçer, demişti.
Ama aradan aylar geçmesine rağmen durum aynıydı.

Birgün bahçeye çıktı Çiçekleri seviyordu. Kırmızı güllerin yanına gitti. Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. En çok kırmızı gülleri severdi. Çünkü sevdiği ona benzediğini söylerdi hep. Birden kapı çaldı. Kapıyı açtı kimse yoktu. Yere baktı bir mektup vardı ve onaydı. Mektubu açtı ve kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Bu onun kokusuydu. Koltuğuna zarzor oturabildi. Zarfın içinden mektubu titreyen ellerle çıkardı ve okumaya başladı :
” Sevdiğim, bugün sevdamızın altıncı yılı. Seni hep sevdim. Seninle ayrılmak zorunda kaldığımızdan beri, bir kalbe iki sevginin sığmayacağını bildiğimden ne birini sevdim ne de evlendim. Her günüm çile ve azapla geçti. Hergün sana şiirler yazdım, hergün şiirlerimi okudum ve hergün ağladım. Tam beş yıl boyunca hergün yazdım, okudum, ağladım. Birgün önüme bir fırsat çıktı. Bu fırsatı reddedip kendime daha fazla haksızlık edemezdim. Belki seni unuturum diye senden çok uzaklara gittim. Ama şimdi seni daha çok özlüyorum. Her gece yanına geliyorum o masum yüzünü okşuyor yanaklarına öpücükler konduruyorum, sen uyanıyorsun benim geldiğimi anladığını sanıyorum ama sen o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Sevdiğim hep ben geldim senin yanına artık sen gel olurmu. Kırmızı güllerimize iyi bak. Ve artık unutma içinde seni senden daha çok seven bir kalbin var artık. Ona iyi bak olurmu. Kırmızı güllere ve kalbimize iyi bak. Seni yanıma gelene kadar bekleyeceğim sevdiğim Hoşçakal…”

Bir Öykü

Yine gözlerim, kanatlandı yükseklere doğru. Seni aradılar uçarak, bulamadılar. Kanatları kırıldı gözlerimin seni göremeyince, yabancı bir diyara düşüp kaldılar. Sonra ‘umut’ diye bir gezgine rastladılar. Kanadı kırık gözlerime sahip çıktı o umut. Ellerinin içine aldı gözlerimi ve gelip göz çukurlarına içine yeniden koydu onları. Yerindedirler artık, ama eskiyi özlemekteydiler. Çünkü umut onları bana ulaştırmış ancak tamir edememişdi. Yazık ki gözlerim artık bir çift gözü görebilmekteydi yalnızca bir kişiyi…

Uçamıyor gözlerim. Gözlerimin görebileceği o bir çift göz başka yönlerde, gözlerim niyetine ellerim uçuyor ve kanatlarını açmış olan ellerim dua ediyor, kanatsız gözlerim pervasız gözlerinle buluşsun diye. Dört bir yanımı arıyorum, yoksun EY SEVGİLİ! Beşinci yöne nerden gidiliyor söyle ve bekle geliyorum. Ne de olsa sana varmam kolay değil mi? Biliyorsun gözlerimin görebildiği tek görüntüsün sen. Öyle ise takılıp düşmeden o görüntüye ulaşabilir ayaklarım. Bekle gözlerimin nikahlısı! Bekle, sana geliyorum. Ama sakın çevirme yüzünü. Görmüyor musun yüzün yokken kör oluyorum. Dipsiz kuyulara dalıyor ayaklarım. Yüzün bana dönük olsun n’olur! Söz, bir saniye görecek gözlerim gözlerini sonra dönüp kör olacaklar yine bekliyor musun? Kararın ne?

Şu anda yüreğim, geleceğimin nostaljisini yaşıyor. Kurmuş olduğum hayaller öyle uzak ki ve öylesine çok yaşadım ki onları tek başıma, adını yitirdiler bir bir. ‘Hayaller’, ‘Hatıralar’ olarak yer değiştirdi zihnimde. Hayallerim eskidi hatıram oldu. Ben artık daha önce hiç kurmadığım hayaller kuruyorum. Öncekilerde seni geleceğe koymak vardı, şimdi ise ‘sensiz geleceği nereye koyabilirim?’ diye yüreğimden beynime mekik dokuyan sorular var. Gelecek sen misin ve sen gelecek misin? Hayır gelmeyeceksin…

Yüreğimin elinden tuttu, bir bilge adı sabır. Ayrılığımızın ilk günü merhaba dedi ve bir kez bile elveda demedi bana. Sabır, gerçekten bir bilgindi, aklıma hakim olabildim o varken sabır varken ölmedim, ama sabır bana ölümle mücadele etmeyi öğretti. Onu tanıyalı sensizlikle mücadele veriyor benliğim. Yenilmiyorum. Sabır ellerimi bırakmıyor. Ben sabrediyorum. Bana kol kanat geriyor, düşmüyorum.’Umut’ tan sonra ikinci dostum olan sabır’a öyle teşekkür borçluyum ki bana ‘pes’ demeyi unutturup ‘söz’ demeyi öğretti…

Yüreğim ardı ardına doğumlar yaptı. ‘Mutluluk’ ilk kızı ‘Hayal’ ikinci kızı. Olan oldu sonunda ilk evlat ikicisinin oyununa geldi mutluluk hayal oldu. Yüreğimin üçüncü evladı erkek. ‘Veda’ veda’nın birde ikizi vardı ‘Hüzün’. Hüzün ve veda her yerde birlikteydi. Bu veda yüreğime hüzün yükledi, bir ben anladım, kimse bilmedi. Beşinci ve son kızı, en küçük kızı ‘Özlem’. Veda’nın doğduğu gün mutluluk ölmüştü, hüznün büyüdüğü gün ise özlem doğdu. Hepsini kaybetti yüreğim bir tek özlem kaldı bir tek. ‘Özlem’ yaşlandı ama hayatı sonlanmadı. Özlem babasını hiç tanımadı. Çünkü aşk yüreğimi dul 5 yavrusunu ise yetim bırakmıştı. Aşkın ve yüreğimin son evladının adı bu yüzden özlem olmuştu zaten. Ey aşk! Söyle ne istedin bu yürekten? Bir yüreğe beş evlat verdin, ama görmedin o beş evladın bir yüreği gün be gün öldürüşünü. Ben ufacık yüreğime koskoca varlığını sığdırdım senin. O kadar sıkıştırdım ki seni oraya, nefes almam zorlaşsada yüreğimin kapı eşiğine bırakmadım seni. Ey aşk! Senin bana yaptığına bak…

Şimdi bir ses duydum. Yüreğimin kapısına vurdu biri. Yüreğimde kime yer verdiysem canımı incitti ya, o yüzden açmak istemiyorum kapıyı, kapıyı açmamda ısrar ediyor kapıdaki. Neyse, kim olursa olsun içeriye kabul edeceğimi söylüyorum içimden. Aşk’ın ısıtıp aşk’ın kızgın özlemin’in soğuttuğu ellerim, kapının kolunu çeviriyor. Kapıdaki çok erken bir misafir oluyor hayatımda, yüreğimin son misafirine yüreğimin ve dilimin son sözünü söylüyorum:

HOŞGELDİN, SENDE GIDECEKSEN EĞER LÜTFEN GELME İSTEMİYORUM...

Unutma!

Unutma!
Yüreğinde bir ismin imzası var ve sen onu silemezsin
Söküp atamazsın ne kadar uğraşsanda,
Seninle beraber büyür içindeki sızı
İlk önce onu hissedersin başkasına dokunduğunda
Unutma!
Bir kere sevdin mi uzun uzun yanarsın...
Sitemler... Öfkeler... Birikiren içinde sen azalırsın
Dilinde küfür elinde kadeh eksik olmaz..
Günler böyle geçer alışırsın
Unutma!
Sabahlar artık gecikir.İster sağa dön ister sola...
Gözüne uyku değil gidenin hayali gelir.
Kendini şiirlere verirsin...
Elin sigaraya gider her on dakikada bir fena zehirlenirsin..
Unutma!
Bir süre güvenmeyeceksin kimseye kendine sığınacaksın..
Aşk Konuşulduğunda sen susacaksın..
Of larla Ah larla başlayacaksın her cümleye..
Çevrende senden başka herkes haksız olacak,
Senin haklılığında çaresiz gidecek çöpe..
Unutma!
Birgün kaldığın yerden başlayacaksın biri seni bulacak..
Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan biraz ürkeceksin
Ne kadar dirensende nafile insansın sonuçda seveceksin...
Eski acılara bakıpda küsme sevdalara..
Gavura kızıpda oruç bozulmaz
Sök at kafandan acabaları!
Bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz..
Artık kararmaz gecelerin..
Bir daha yaşlar akmaz gözünden..
Sabahların gecikmez.Kim bilir ağladığın günlere gülersin
Unutma!
Bir defa öldün ya zamanında ?
Bir daha ölmezsin...

Can Yücel.

19 Haziran 2012 Salı

Ayrılık acısı nasıl geçer?

Ayrılık acısı nasıl geçer?

Zaman en iyi ilaçtır ayrılık acısına karşı. Ama bu zamanı nasıl geçirdiğiniz de önemli. Her gün ağlayarak mı, tazelenerek mi geçirmelisiniz?
Her ayrılık bir yıkım gibi gelir insana. Bu hüzünle hiçbir şekilde baş edemeyeceğini, mutsuzluğu üzerinden atamayacağını düşünür insan. Bir başkasını sevmek mi? Aklınızdan bile geçirmez, bunun bahsini açana karşı da nefret duyarsınız o an. İçinizden ağlamak, ağlamak ve sadece ağlamak gelir…

Oysa insan hayatta her duruma alışabileceği gibi ayrılık durumuna da alışır ve zamanla acısı hafifler. Aradan bir müddet geçer ve bir bakarsınız, o acı çektiğiniz günler, gözünüzün önünden sadece anlık bir film şeridi gibi geçer. Günlerce eve kapanıp ağlamalar, küçük bir anı olarak kalır başkalarına anlatabileceğiniz...

Ayrılık Acısı Çekenlere Tavsiyeler

Ayrılık acısı hayatınızı mı kararttı? Üzülmeyin, yalnız değilsiniz. Başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır.

Ayrılıklar hep acı verir ve zaman en iyi ilaçtır. Yaşamakta olduğunuz bu sürecin 'geçici' bir süreç olduğunu bilmelisiniz.

1. Gereksiz bütün iletişimi kesin.

Çok gerekmedikçe ayrıldığınız kişiyle konuşmayın. Ayrıldığınız kişiden çocuğunuz varsa veya aranızda henüz kapatmadığınız parasal ve maddi konularınız vs. o kişiyle (sadece bu konuları konuşmak amacıyla) temas kurabilirsiniz.

Ama ortak arkadaş ve dostlarınızla sohbetlerinizde bile o kişiden bahsetmeyin. Ortak sosyal çevre nedeniyle aynı ortamlara girmeniz gerekiyorsa nazikçe selamlaşmak dışında o kişiyle yalnız kalmayın ve konuşmayın.

2. Sizin için duygusal anlamı veya anısı olan, o kişinin size verdiği objelerden derhal kurtulun.

Hediyeler, notlar, mektuplar vs. Bunları ayrıldığınız kişiye geri vermeyin. Maddi değeri olmayan eşyaları atın.

Satılabilecek olanları (giysiler vs.) satın veya hayır kurumlarına bağışlayın. Hiçbir koşulda bunların size geri gelmeyeceğinden emin olun.

3. Arkadaşlarınızla daha sık vakit geçirin.

Zor zamanlarda arkadaş desteği önemlidir. Ama arkadaşlarınızı ağlama duvarına çevirmeyin. Onlarla birlikte yapacağınız başka etkinlikler sizi oyalayacaktır.

4. Hemen başka bir ilişkiye atlamayın!

Çivi çiviyi söker diyerek hemen başkasıyla ilişkiye giren insanlar vardır. Ama bu yanlıştır!

Başka insanlarla tanışmak tamam ama başka insanlarla duygusal ve cinsel ilişkiye başlamak için çok yanlış bir dönemdesiniz. Kalbinizde ayrılık acısı varken doğru kişiyi bulsanız bile doğru ilişkiyi yaşayamazsınız.

5. Eğlenceli ve yaratıcı bir şeyler yapın.

Daha önce vakit ayıramadığınız için başka bir zamana ertelediğiniz bir şeyler yapın. Dans kursuna gidin, egzersize başlayın

6. Ayrıldığınız kişinin hiç hoşlanmadığınız negatif yanlarını düşünmeye çalışın.

İnsanlar ayrılmışsa bir sebebi vardır. Ayrılık acısı yaşarken insanlar hep ‘yaşanan mutlu günleri’ düşünür ama bu düşüncenin size bir yararı olmaz.

Kendinize “Ayrılmamız iyi oldu, çünkü...” diye başlayan bir liste yapın. Ayrılık sürecini bir ‘arınma’ süreci olarak düşündüğünüzde psikolojik değişiminizi olumlu bir raya oturtabileceksiniz.

7. Ayrıldığınız kişi hakkında duygularınızı ve düşüncelerinizi bir kağıda yazın.

Bu kağıdı asla o kişiye göndermeye kalkmayın! Bu kağıdı bir süre sakladıktan sonra yok edin gitsin.

Ayrıldığınız kişiye artık duygularınızı açıklamanın anlamı yoktur. Çünkü o artık sizin duygularınızı önemsemediği için sizin hayatınızdan çıkıp gitti.

Ona olan duygularınızı açıklamanız onu geri getirmez. Aksine sizi zayıf ve patetik gösterir.

8. Yalnız kalmaktan korkmayın.


Dünyanın sonu değil bu. Bu sizin yaşadığınız acıları ve sıkıntıları yaşayan milyonlarca insan var yeryüzünde.

Kendinizi tekrardan iyi hissedecek ve yeni birini nasıl olsa bulacaksınız.

9. Duygusal meselenizi aklınızda ve kalbinizde tam olarak bitirmeden önce ayrıldığınız kişiyle arkadaş olmayı falan düşünmeyin.

Ayrılırken "dost kalmak" nazik bir temennidir. Ama insanlar ayrıldıkları kişilerle çok nadiren dost kalabilirler.

Duygusal dengenizi tekrar yoluna koyduktan sonra, ancak o zaman o kişiyle arkadaş olarak devam etmek isteyip istemediğinize karar verebileceksiniz. Daha önce değil.

10. Ayrılık acısı çekerken alkole ve yemek yemeye sardırmayın!


Acınız unutmak için başkasıyla seks yapmaya da kalkmayın. Hiçbir faydası olmaz!

Yaşadığınız bu acılı sürecin en iyi ilacı zamandır. Bu süreçte kendinize karşı sabırlı ve nazik olun.

Ayrılıktan ötürü kendinizi suçlamayın. Bu deneyimden bir şeyler öğrenmeye çalışın. Yaşananların bir hata değil, ileriye giden yolda yaşadığınız bir öğrenme süreci olduğunu düşünün.

Son Rüyam Ödüllü Harika Şarkı

14 Haziran 2012 Perşembe

Küçün Kız ve Sen

Günün birinde,

Küçük bir kız çocuğu sevecek seni,

Sen bilmeyeceksin.

Uzaktan umutsuzca,beklentisizce..



Sen âşık olacaksın birine,

Evleneceksiniz,

Oysa hep seni sevecek uzakta,

Sen göremeyeceksin.



Günün birinde sizin aşkınız da son bulacak,

Küçük kızsa devam edecek seni sevmeye,

Uzaktaki yıldızın parlak görünmesi misali,

Gözlerini kamaştıracaksın.



Sonra bir gün,

Aşka küseceksin sen,

İnanmayacaksın hiçbir gülen göze,

Kanmayacaksın mutluluk vaatlerine..



Küçük kız gene devam edecek seni sevmeye,

Bıkmadan,durmadan,kızmadan..

Tek bir kere isyan etmeyecek,

Etse de sen duymayacaksın!



Günün birinde,

Bir hayale âşık olacaksın sen de,

Rüyalarında yaşayan bir sevgiliye..

Geceleri iple çeker olacaksın.



Aynalarda yansıman yerine onu göreceksin,

Fallarına hep o çıkar olacak.

Küçük kızsa uzakta,

Seni düşlüyor olacak..



Kimseyi görmez olacak gözün,

Yıllar süren bir uykudan uyanmış gibilik saracak seni,

Yalnız kalmak isteyeceksin hep,

Onu düşünmek, onu sevmek isteyeceksin.



Tıpkı küçük kız gibi,

Hayallerde arayacaksın mutluluğu,

Buğulanmış camlara kalp çizip,

Ok çıkaracaksın!



Bir göklerde yaşama isteğidir,

Alıp gidecek başını sende de!

Ölümü bekler olacaksın,

Cennette onu bulma ihtimaliyle..



Sonra herkes soracak sana,

"Görmediğin yüze nasıl aşıksın?"diye..

Küçük kız gibi sen de,

"Aşk, surete değil kalbe bağlanmakta gizli."diyeceksin.



Günün birinde dayanamaz olacaksın,

İçin içine sığmayacak,

Sol tarafında buruk bir sızıyla yatıp kalkacak,

İçini satırlara kusmaya başlayacaksın.



Böyle yaşayacaksın işte bir ömür,

Ve en nihayetinde,

Vuslat vuracak kapıya,

Hem Hakka, hem canana..



Küçük kız da yaşlanacak böyle,

Saçları aklarla kucaklaşacak,

Tecrübe mi dersin,acıdan mı,?

Bir suskunluk çökecek bizim ihtiyara da..



Derken,

Onun da gelecek vuslat vakti,

Asıl yaşamla,

Kucaklaşma vakti..



Ama ne o bulabilecek aradığını,

Ne de sen!

Birbirinizin yanından geçeceksiniz,

Sen onu görmeyeceksin!



O seni bulacak sonra,

Ama başkasına ait sanacak gene kalbini,

Kabullenip,

Büzülecek gene köşesine..



Sen bulamayacaksın gene de,

Bir kere baksan o gözlere..

Anlayacaksın!

Ama sen, bakmayacaksın!..



Ölümsüzlükte ölmek olacak sizinki,

Rüyalarının, hayallerinin bir kez daha ölümü..

İdamlık duygular besliyorum sanacak oysa

Kalbini gömerken karanlığa..



Sen hep onu sevdin, o hep seni..

Ve o hep seni sevecek,

Ama sen,

Sen bunu bilemeyeceksin..!

Sevyorum Sadece

Farkında olmadan bir yola girdim sanki

Elimde olmadan kapıldım bir akıntıya

Rastgele sürükleniyorum.

Mutluluğu ararken belki de ondan uzaklaşıyorum.

Ardına takıldığım şey "aşk" belki de..

Ne zaman, nerede biter bilmediğim bir kovalamaca,

Adını duyduğum ama hiç yaşamadığım bir şey,

Kalbimi esir alan anlamadığım şey..

Güneş'in bile bir başka doğması,

Ümit etmeyi öğrenmek bekleyerek,

Lafla yürümeyen peynir gemisini, limana ulaştırmak,

Esiri olmak ya da..

Sanki yutkunamıyormuş gibi olmak,

Rahatsız edici bir tutkunun gelip yerleşmesi kalbe,

Ansızın kayboluvermek karanlığında..

Artık tek yapabildiğim direnmemek,

Kaçmaya çalışmıyorum artık!

Gel deyince geliyorum, git deyince de gidiyorum.,

Üstelik hiçbir beklentim de yok hani,

Lazım değil, sadece seviyorum..

Kavuşamıyorum

Sana uzanmak istiyorum.

Ellerim bağlı tutmaya çalışıyorum ellerini.

Her gün sana uyanıyorum, sen başkalarına uyanırken.

Bir kez daha öpüyor ufuk çizgisi güneşi

Saymadım kaç kez dirildi ölülerim “aşk” diye,

Kaç çiçek sana döndü Güneş diye…

Adını anmadan geçen kaç yabancı kayboldu karanlıkta?

Kaç göz lanetlendi sana benim gibi bakıp da?

Kıskanmaksa evet, kıskanıyorum.

Deli gibi kıskanıyorum, gizliden endişeleniyorum.

Her nefeste biraz daha oluyorum benden.

Yitip gidiyor martılar semada,

Neredeyim bilmiyorum.

Neredesin görmüyorum.

İsyankarlıktan uzak dizeler bunlar

Kızmıyorum, korkmuyorum.

Hala el açıp yalvarabiliyorum.

Tek eksiğim var şu sıra,

Sana kavuşamıyorum..

Bir Hata Yapmışımdır

Zamanında o kadar çok baktım ki o gözlere. O kadar bekledim ki “seni seviyorum” desinler diye. Dudaklarından tek bir sözcük dökülsün bana dair diye… Hep uzaktan bakmak zorundaydım, mutluluğunla mutlu olmaya çalışırken o kadar unutmuşum ki beni ve ben o kadar kaybolmuşum, yok olmuşum ki görmez olmuş insanlar da beni.

Ne aniden aldığım bir karar bu, ne de vazgeçtim bütünüyle sevmekten. Hala yıldızımsın, bu bir gerçek. Hala büyülüyorsun ışığınla bu da en az diğeri kadar gerçek ama… Kimsenin görmediğini görürsün ya bazen birinin gözlerinde ve zaten o yüzden sevip, o yüzden uzaklaşırsın ya hani. Koca bir uzaklaşmışlık görüyorum şimdi o gözlerde hayallerden ve müthiş bir unutmuşluk, vazgeçmişlik. Kime istersen sorabilirsin gerçekten sevdim ben seni, gerçekten… Dağlar delmedim, çöllere düşmedim belki uğruna ama Şirin’den de Leyla’dan da daha fazla yaş akıtmışımdır gözlerimden. Uğruna çok daha fazla şiir yazmışımdır. Kaçıp kaçıp kurtulamamışımdır. Gökten bir yıldız alıp yerine koyamamışımdır.

Evet, bütün bunları ben yapmışımdır. Ama işe yaramadığına göre, muhakkak bir yerde, bir hata yapmışımdır!

Biz De Yenildik...

Her üç tanesinden biri anlamını kaybetmiş kelimelerle, öznesiz cümleler kuruyorum, biri diğerinden devrik. Hayat nedir, neden varız gibi sorularla aklım karmakarışıkken üstelik. Birimizi diğerimizden üstün kılan ne, hangi özellik? Yıkık dökük, virane bir sevinç çığlığı duyuyorum uzaklardan, derin bir söyleyememişlik!


Açık kalan her kapıdan korkar olmuşum, koca bir çaresizlik. Ne ilk ne de son bu, yine bir belirsizlik. Aynı yoldan yarı aç kaç defa geçtim, bunu bile bilmezken ne arıyorum gene omzumda bin bir türlü art niyetsizlik. Ardında gün bir doğup bir batarken ulu bir dağın, ucuz bir terk edilmişlik!



“Ben nasılım?” deyişlerimizin sebebi kaybolmuş birer kimlik. Sorguladığımız tek şey buyken, ta içimde hissettiğim bir şey var, bitkinlik! Uzak ya da yakın, hiç fark etmez deyip doludizgin yaşarken, gülümsemem bile isterik! Bir kısrak olup çatlamak, bir kuş olup kanatsız kalmak kadar zorken hayatı kovalamak, bak işte biz de yenildik!..